Willard Carroll Smith, Jr. 25 Eylül 1968’de West Philadelphia, Pennsylvania’da doğdu. Annesi Caroline Bright, okul yönetiminde çalışıyordu ve babası Willard Carroll Smith, Sr.’ın bir buzdolabı şirketi vardı. Will, dört çocuktan ikincisiydi. West Philadelphia’da orta sınıfın yaşadığı bir bölge olan Wynnefield’da büyüdü. Ailesi Baptist inanç sistemine mensup olmasına rağmen orta sınıf bir ailede yetiştirilmesi sebebiyle disiplinli ve Katolik Our Lady of Lourdes Catholic School’a gitti. Philadelphia’nın Overbrook bölgesindeki Overbrook lisesini bitirdi.
West Philadelphia’da yetiştiği bölge Ortadoks Yahudiler ve Müslümanların birlikte yaşadığı, çeşitli kültürlerden insanlar barındıran bir yerdi. Smith, etkileyici kişiliği ve laf yapan ağzı sebebiyle problemlerden hızlıca kurtulabilen iyi bir öğrenciydi. Bu sebeple çok geçmeden “Prince” (Prens) takma adını aldı. Oldukça başarılı bir öğrenci olan Will, Philadelphia’daki yüksek statülü Julia Reynolds Masterman Laboratory ve Demonstration Schhol’a da devam etti. Smith rap müzik yapmaya 12 yaşındayken başladı. Grandmaster Flash gibi kahramanlara özeniyordu fakat daha sonra onun imzası olacak komedi bileşenini de eklemeyi ihmal etmiyordu. 16 yaşındayken bir partide bir DJ ile tanıştı. Jeff Townes ile hemen arkadaş oldular ve “DJ Jazzy Jeff and the Fresh Prince” ikilisi doğdu.
1986’nın hiti “Girls Ain’t But Trouble” gibi singlelar ve Rock the House (1990) gibi albümlerle çok geçmeden popüler oldular. Smith, henüz 18 yaşına gelmeden bir milyoner olmuştu. Bu hızlı yükseliş onun lükse düşkünlüğü sebebiyle 20’lerinin başlarında iflasın eşiğine gelmesine ve okul başarısı sebebiyle kolayca kabul edilebileceği MIT’yi reddedip üniversiteye gitmemesine yol açtı. 1990’a geldiğimizde Smith oyunculuğa muhteşem bir geçiş yaptı. NBC ile Philadelphia’dan gelen şehirli bir çocuğu canlandırmak üzere anlaşma imzaladı. Dizide oynadığı karakter, zengin akrabalarıyla yaşaması için California, Bel-Air’a gönderiliyordu. The Fresh Prince of Bel-Air (1990) altı sezon boyunca devam eden bir başarı hikâyesi oldu.
Halihazırda The Fresh Prince of Bel-Air’da oynarken sinemaya yönelmeye başladı. Where The Day Takes You (1992), Six Degrees of Separation (199) gibi dram filmleri ve Made In America (1993) gibi komedi filmlerinde oynadı. Smith’in süperstarlığa ilk adımı Bad Boys (1995) filmiyle oldu. Bu yüksek bütçeli polis filminde Martin Lawrence ile oyndı ve Beverly Hills Cop ile Lethal Weapon gibi yapımlarda çok tutmuş olan bir beyaz bir sihayi polis klişesinden uzaklaşılmış oldu. İki siyahi başrol hızlı ve büyük bir başarı getirdi ve Smith bir başrol oyuncusu olarak görülmeye başlandı. Gişe rekortmeni ilk filmi, istilacı uzaylılara karşı atak yapan bir hava kuvvetleri pilotunu oynadığı epik bilim kurgu Independence Day’di (1996). Ertesi yıl da ünlü komik bilim kurgu filmlerinden Men In Black (1997) filminde Tommy Lee Jones ile beraber oynadı. Gişe başarısı oldukça yüksek olan bu filmin tanıtım şarkısını da Smith söylüyordu. Bu iki başarılı filmin ardından yeni bir gişe rekortmeni film geldi. Bir Jerry Bruckheimer filmi olan komplo teorili gerilim Enemy of The State (1998), Smith’e Sinema Filmindeki Öne Çıkan Oyuncu dalında NAACP Image ödülü adaylığı getirdi. Bu üst üste gelen başarılı filmler serisi, Wild Wild West (1999) filminin vasat bir başarı göstermesiyle son buldu. Fakat Smith’in bu film için yapıp Willennium (1999) albümüne koyduğu şarkı bir hit oldu. Bunun arkasından gelen The Legend of Bagger Vance (2000) filmi Smith’in bir sonraki büyük filmi oldu. 2001’de Smith’in hem fiziksel hem de oyunculuk performansında sınırlarını zorlayacak, efsane boksör Muhammed Ali’nin biyografisi Ali (2001) filmiyle kariyerine devam etti. Film açılış gününde rekortmen olmasına rağmen gişede beklenen başarıya ulaşamasa da Smith’e En İyi Oyuncu dalında Oskar adaylığı getirdi. Devam filmleri Man In Black II (2002) ve Bad Boys II (2003), kötü filmler olmamalarına rağmen Smith’in önceki filmleri kadar başarı getirmediler. Bilim kurgu ve aksiyon filmlerinden devam eden Smith bu sefer de Smith’in 2035 yılında bir robotun işlediği bir cinayeti araştıran polisi canlandırdığı I, Robot (2004) ile karşımıza çıktı.
Bu sefer farklı bir türle karşımıza çıkan Smith’in romantik komedisi Hitc (2005), büyük bir başarı elde etti. Bu filmi yine oldukça başarılı olan Umudunu Kaybetme (2006) takip etti. Smith’in kendine yoktan bir hayat var etmeye çalışan bekar bir babayı canlandırdığı film aynı zamanda ikinci En İyi Oyuncu dalında Oskar adaylığını da getirdi. Sonrasında Smith, kana susamış vampirlerle savaştığı I Am Legend (2007) filminde rol aldı. Hem oyuncu hem de müzisyen olan Smith, yeni bir kariyer alanına yöneldi. Hancock (2008) ve Seven Pounds (2008) filmlerinde hem oyuncu hem de yapımcı olarak yer aldı. Ayrıca Lakeview Terrace (2008) ve The Secret Life of Bees (2008) filmlerinin de yapımcılığına yardımcı oldu. Birkaç yıl sonra Man In Black III (2012) filmiyle beyaz perdeye geri döndü. Bunu Dünya Yeni Bir Başlangıç (2013), Focus (2015) ve beklenen Suicide Squad (2016) filmleri takip etti. Smith iki kere evlendi. İlk evliliğinden Trey adlı bir oğlu, ikinci evliliğinden Jaden isminde bir oğlu ve Willow isminde bir kızı bulunuyor.